On Üç Günün Mektupları

“Bütün kitapları yakmalı, sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır.” der B. R. Eyüboğlu.

Sevda üstüne söylenmiş binlerce cümleye, kendi tasvirlerine bile inat.

Sevda üzerine uzun konuşmak niyetiyle yazmıyorum bu yazıyı, ben bu yazıyı yıllardan beri çok sevdiğim bu dizeye inat gibi duran bir kitap üzerine yazıyorum; On Üç Günün Mektupları.

“Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.”
N. F. Kısakürek

Siz hiç bir yoğun bakım kapısında beklediniz mi günler, gecelerce?

Ben bekledim.

Canım yanarak, konuşamayarak ve hatta ağlayamarak. Göz yaşlarım kurumuş, yüreğim susmuş, aklım artık bende değil gibiydi. Ruhumu, üzerinde kocaman ve kırmızı harflerle “Girilemez” yazan bir çift kapının arkasında yatan annemin üzerine asıp da yoğun bakım ünitesinin koridorlarında kaldım. Ben çaresizliğin ne demek olduğunu o zaman anladım.

Her an ellerimden kayıp gidebilirmiş gibi hayatımın en anlamlı ruhlarından biri, her gün ibadet edercesine Tanrıyı izledim.

Ben şanslıydım; günler sonra çıkardım onu ordan; o kapılar açıldı, ruhumu astığım yerden, annemi yattığı yataktan kaldırdım.

Kaybetmek korkusu paslı bir çivi gibi mıhlanıp kaldıysa da boğazımda, kazanmak için verdiği savaşa şükrettim.

Bir müddet sonra, hayat normale dönerken, aklıma yıllar önce duyduğum bir kitap geldi. Bir an önce alıp okumak istedim. Benim gibi o kapının arkasına çok sevdiğini bırakan birinin neler yazdığını görmek için.

Sevda üzerine susmaksızın yazan, yıllarını şiire adayan bir ruh, nasıl susar o kapının önünde?

1972 yılının on üç gününü bir hastane odasında; ailesinden ayrı, hayatının savaşını vererek bitiren bir kadın Zuhal Tekkanat. Evde onu bekleyen bir oğlu, bir de sevgilisi vardır.

Sevgilisi, Cemal Süreya on üç gün boyunca yazar.

Oğlunu,

Sen hastanedesin şimdi. Biliyorum, benim gelmemi bekliyorsun. Memo okula gitmek istemiyor artık. Senin yokluğun nasıl dokunuyor ona.Okula gidişi senin yokluğunla birleştiriyor olmalı.

Sevdasını,

Sen ne can kadınsındır sen. Kirpiklerinin ucuyla şarkı söylersin. Buram buram tütersin Cemal Süreya’nın yüreğinde. Sen yanımda ol, gam kasavat çeker gider. Türkülenirim. Mutluluk gelir ılım ılım. Sevda sözlerinin bini bir para.

Özlemini,

Dün görüşemedik. İki yüzyıl görüşememişiz gibi geldi bana. Ve üçyüzyıllık göresim geldi seni…

İnancını,

Geçmiş günler geleceklerden daha parlak değil. Buna inanmanı istiyorum. Seni evrence seviyorum.

İsyanını,

Özlemek, ölmek’ten sadece iki harf fazla be çocuk.

İnsan yeri geldiğinde tek başına da yüklenir bir sevdayı, yeri geldiğinde çift kişilik umar ve inanır, yeri geldiğinde yalnız başına özler diyor sanki Süreya.

Sevgilisinin yokluğunda, sevdayı yazıyor gibi.

Yorum bırakın